2 Ağustos 2017 Çarşamba

Dizel Partikül Filtre Temizleme Seti ve insan tarihi

dizel partikül filtresi temizleme ve insan tarihi
 Dizel Partikül Filtre Temizleme


dizel partikül filtresi temizleme ve insan tarihi Od elini f lavabonun kenarlarına dayamış, aynaya on landan bakardık, odanın kapısının açıldığını duydum, kapısı kapalıydı. Benim çok eskilere dayanan bir ahşkânuN İçinde bulunduğum odaların varsa kapılarını kapaim^N mişti ailem bana Özel hayat ancak kapanan kapıların şerirdi çünkü. Hâlâ bir alışkanlığımın devam ediyor olm^'
Birlendim ve ani bir hareketle kapıyı açtım. Karşı
“Hamam” dedim. “Korkma! Sadece kapının açıldığım duyd^ H ve uyandığımda seni de odada bulamayınca başka birinin olabileceğini düşündüm.”
Sevinmeli miydim gitmemiş olmasına ? Umurumda değili, Meyveleri ve birkaç parça yiyeceği buzdolabına yerleştirdikte sonra klimanın zor bela serinlettiği odada yatağa uzandık bat te. Ne yapmak istediğimi söylediğimden beri Anita sessizleşip d. Sanki kafasında sürekli bunu neden yaptığımı çözmeye çap yommuşçasına benimle fazla konuşmuyor, genelde belli bir eşya ya pa uzun bakarak dalıyordu. Ve göğsüme yasladığı başınıkai dınp “Evet!" dedi. Dinlemeye devam ettim.
"Evet, sana bakacağım, ölene kadar."
Hâlâ dinliyordum.
“Bina para vereceksin karşılığında. Çok para! Ve sen desot-mayseaksu bunu neden yaptığımı."
Dinlemek yormuyordu. Ama bir şeyler de söylemeliyi
^İHMb bana sen bakacaksın. Alturu temizleyecek^^ bir uç oğun yemek yedireceksin. Haft^^bir viicu^ Ve m iimuûm,
etmeyeceksin. Senin dışında, kimse benim yaşadığımı bil I f||!g§ Kabul ediyor musun Vdiye sorarak bitirdim. İşin özcl-I : bölümlerini söylemiştim, kendi ciddiyet seviyesini Ölçe
IS, diye. Ama diretiyordu.
I f»(tepsini kabul ediyorum.w
I] fekü" dedim. “Bu işi sadece para için yaptığım söyle ve ko-
IIjıoyıi kapatalım. Duymak istediğim bu çünkü.”
IJ «Hiçbir zaman öğrenemeyeceksin gerçek nedenini ama sen pa~ 11 lî için yaptığımı düşünebilirsin istersen...” dedi tekrar başını göğ-11 5unie dayamadan önce. Şimdi düşünme sırası bana gelmişti. Ne j (jernekhiçbir zaman nedenini öğrenememek? Neden? Sadece İl para için yapmıyorsa böyle bir işten ne çıkan olabilirdi ki ? Para-
noyaklar rallisine katılmıştım. Bütün arabaların yanından ses hı-| zıyla geçiyordum. Yoksa gerçekten de gizli servislerden birinin ayarladığı bir kadın mıydı ? Olamaz! Çoktan başıma bir iş gelmiş olurdu. Belki de, hep duyduğumuz ama hiç görmediğimiz kara büyü tarikatlanndan birinin mürididir. Bedenimle ilkel deneyler yapmak istiyorlardır belki de. En önde gidiyordum rallide. Nere-deyse kazanacağım! Son bir soru daha, bitiş çizgisine birinci varabilmek için. Acaba bedenimi iğrenç seks oyunlarına alet etmek için erkeklere, kadınlara pazarlamak üzere mi giriyordu bu işe? &et Kazandım! Benden daha şüpheci ve yoktan var eden bir beyin olamaz. Bravo L Ama bıraktım bütün şüphelerin peşini. Eğer pfeişfe istemiyorsa, kendine göre mantıklı bir nedeni vardır,
ftaİ? km saçlı başını göğsüme dayamış ve sağ elini vücudum-Merin üzerinde gezdiren kadına ayrıntılardan bahsetme-ftİSfc Nasıl bir İşte karşı karşıya olduğunu iyice anlamalıydı.
*(kfflbwevtMiimmıız gerekiyor. Senin kaldığm yerde, her ne-'«şa* rahat edebileceğimi sanmıyorum” diyerek girdim bodos-IşM m gerçek taraftarlarına.
imkânsız çünkü BarguTun dışında, ailemle küçük bir ev-> dedi kuru bir sesle. Soğukkanlı olması ilgimi
ufak işlemler zinciri Lüksemburglu bankacılar için çocu^ ^ cağıydı. Ve bu durumlarda Alman bankacılardan daha çovj^ nevralar yapabiliyorlardı. Her ay yükselecek olan kazanç aİ!^
lan kirli para işleri göz önüne alındığında, yaptırmak
mış başka bir Hesaba devredilecek ve kendisi de haberdar e<£
çekti. Yirmi yedi yaşında sahip olacağı para Batı Afrika’da zam bir servet anlamına geliyordu Düşünceme göre, ilk on dan sonra böylesine yüklü bir miktara ulaşmca asla beni bırak* mazdı... Anita’mn karşına çıkmış bir mucizeydim. Artık Taım’ya inanabilirdi!
O gün, akşama kadar yatakta kaldık. Anita uyudu. Ben düşün, düm. Ve gece de kalkmadık yataktan. Sadece bir ara, çarşaflan değiştirttim. Seyrettik temizlikçi kadını ustalıkla işini yaparken. Gece boyunca Anita sevişmek için birkaç girişimde bulundu. Kır* mak istemedim.
“Lütfen” dedim. “Yapma.”
Bu medeni kelimeyi söylemeyeli kaç yıl oluyordu acaba? Ve I bir daha tekrarlamadı. İleride de yapacağını sanmıyorum çünkü I anladığını biliyorum. Benim nasıl bir çıplaklaşmanın, yükselmek için yük atmanın peşinde olduğumu anladığını düşünüyorum. Sabaha karşı uyandığımda, aklımda şimdiye kadar kendilerini bayattan geri çekmiş, çileci derviş yaşamları sürmüş bütün insanlar vardı, Mağaralarda yaşamayı kabul etmiş, şehirlerden uzaktan payalnız, çırılçıplak yaşamayı medeniyete başkaldırı olarak göt-müş insanlar vardı aklımda. “Acaba” dedim. "Benim içimdeki is-tefin kaynağı da böylesine bir medeniyet düşmanlığı mı yad# nedönrne arzusu mu?” Medeniyete düşman değildim. Sadece rar veren yönlerinin farkındnyriım. İçime dolmeninse peşinden la değildini', çünkü çok boyutlu düşünebilmeye başladığım# 4m beri yani dokuz yaşımdan beri içimden asla çıkmamışta
ffcngn yapmaya üğr aştığın kamtlmrıi hkmMnleeeÿL an büyük y
fiğnce Hayır, benzemiyordum Yunan felsefesindeki düşünür) benzemiyordum dizel partikül filtresi temizleme tasavvuf peşindekilere ya da mutlak yalnız seçen, hücrede yaşamayı seçmiş kendilerini Tanrı'ya adamış Kjtoijk rahibelere... Tek isteğim düşünmemekti benim. Sadece düşünmeyi bırakmak. Kolumu keser gibi sahip olduğum İnsanî ye-İpeği mi de söküp atmak istiyorum bedenimden. Gerçekleşin esi-Lı zor olacağını biliyordum. Ama gerçekleşeceğini de biliyor-dtım... Yazdıklarım bana çok yardımcı oluyor. Bu kesin. Çünkü kâ-Utlara dökülen her kelime beynimden akıp giden bir hücre gibi...
Yazdıklarımı hatırlamıyorum, düşünmüyorum bir daha. İçimde hiçbir fikir tohumu kalmayana kadar yazmak istiyorum. Bitip tükenmek. Tek isteğim bu.
Anita kolumdan çekiyordu yürürken.
“Haydi, biraz çabuk ol! Bayılacaksın eve. Tam istediğin gibi. Üç katli. Bak, şu ilerideki san renkli olan” diyordu, bir eliyle de sadece kendisinin gördüğü evi gösterirken.
Sabah otelden çıkarken istediğim evi bulana kadar dönmeyeceğim söyleyerek gitmişti Anita. Ve şimdi de, Baıyul’un on kilometre kadar güneyinde, sahil evlerinin olduğu, okyanusun uğuldadığı bir yerdeydik. Okyanustan itibaren sayarsak sırasıyla kumsal, evler, palmiyeler ve şehirlerarası bir yol vardı. Ve taksiyle bir noktaya kadar gelebilmiş, Anita’nm bana göstermek istediği eve doğru palmiyelerin arasındaki patikadan yürüyorduk. Ağaçlar bittiğinde ve bir elli metre daha yürüdükten sonra gerçekten de tarif ettiği gibi geniş bir bahçenin içinde, çitlerle çevri-Ur alanın ortasında üç katlı san bir ev gördüm. Tabiî gördüğüm mİ arkasıydı. Her sahil evi gibi en gösterişli tarafı denize bakan kasnı olmalı, diye düşündüm.
Mvçe kapısından içeri girip yürüdük. Kapıda bir adam bekli-Bk beyaz Emlakçilik da para getiriyordu buralarda. Dola-//»yla o 4a bir fjeyaz işiydi. Bizi görür görmez koşar adım yanı-yaâdaşıp önce sahte bir nezaketle, normalde sokakta görse ipp dolardan hızla tenezzül etmeyeceği Anka'nın eli-
s««#. MMŞ da, içinde bulunduğumuz kayıp vahşiler til -olduğumuz»/ birbirimize hatırlatmak ûrterr
lıyla yaşayacağımı söyledim. Karde^YeriraYservira \^\sv\w\ssJw. ama annem para istedi. Yarın biraz, ^ötvvrraervv ^ereVeeeVT lizini benim para çantalarvmm yanına doVabuv vjvne. Yoyateı. \
“Tamam” dedim. “Annen istediği parayı atacak Yataktan kalkıp pantolonumun cebinden, öneeden\«a.\^lî^ koyduğum paralan çıkartıp uzattım.
"Şimdi dışarı çile ve ev içm biraz mobilya a\-ye ihtiyaç varsa'. Bu para yetmezse yarvtvtekrar veTvrvstv. le eşyaları aldığın yerlere, iki gvin sonra
yoktu. Tek istediğim, Anıta, gittikten sonra.y^a^&.\n2iKS! kaları son birkaç bin partikül filtresi temizleme düşünceyle ü^üensnç^st\.b\şarv^ ğırnı anlayınca ısrar etmekten vazgeçip çanfcasvnsA^ rahtrla fırladı odadan. Onun yaşındayke
I ödemezdim. Hatırlamıyordum on yedinci yaşımı. Daha önce-I ^ sürekli bunu düşünerek zevkini çıkarıyordum, dünya üze-I ^yaşadığım günlerin tek gerçek tanığının, yani hafızamın si-I 11 meye başlamasının. Ben de unutursam kendimi, kim hatırlaya- I j<i? Kim bilebilirdi gerçek Kayra'yı eğer ben hatırlayamaz- I ^ Kimse! Hiç kimse. Yaşadığıma tek kanıt hafızamdı. Yaptık- I liflin tek kanıtı. Belgelere inanmıyordum. Hepsi de sahte olabi- I Tıpkı pasaportum gibi. Zihinsel ölümümün ilk perdesinin I adı: silinen geçmiş... Yatakta dönüyor ve tadını çıkarıyordum, zih- I nimin gizli bölmesinin yarattığı sonucu düşünerek. O kadar heye- I canlandırmıştı ki beni, dünyada kutlanması gereken unutma gün- I leri olması gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Yılda bir gün, I dünya halkları birbirlerine yaptıklarım, çektikleri ve çektirdikle- I ri acıyı unutmak. Hayal edebiliyordum unutan halkların kahkaha- I !anmn yükselişini. Unutkanlık yaratan bütün ilaçların gereksizli- I linin canlı kanıtıydım. Hiçbirine gerek yoktu. Çünkü unutabili- I yordum ben. Kendim! Sadece düşünerek. Ve bir gün gelecek. Sa- I
te düşünerek, düşünmenin kendisini de yok edecektim. Ay’a ilk ayak basan adam gibi hissediyordum kendimi!
Anita dönene kadar düşündüm... İçeri girdiğinde, elleri her za-gibi doluydu. Ve bir torbanın içinden de bana bir gömlek Bir hediye. Elini öptüm Anita’nm, teşekkür etmek için. O da i ■ fşt bir soylu taklidi yaparak uzatmıştı elini. Hayat doluydu ASİ| Bense Ölüm dolu! Hiç yorulmadan sürekli hareket edebili-konuştuğu zaman eğlenceli hikâyeler anlatabiliyordu. Beni 'Eftifteç fcşfta sonra olacakları düşünmediği zamanlar odayı tenordu, kendi dilinde şarkılar söyleyerek... Aldığı gömleği yo-1# iSrarianridaıı sonra giydim. Üzerinde yeşil, siyah ve kahve-•|Kue karıştığı Mr kumaştan dikilmişti. lYopikal bütün tonları gjyr tür askeri kamuflaj giysisi gibiydi. Ama benim için w«««, vardı, üzerimdeki değişik renklerin buluşma
çalan reggae parçanın kim tarafından söylendiğim b< ' lâğıma anlatıyordu. Genç kızların, dünyanın neresind^ı sunlar, ne iş yaparsa yapsınlar, şarkıcılara ilgi duymalar Si araştırmalar yapılması gereken sosyolojik bir vakadır pS ve yakışıklı erkek şarkıcı. Ayrılmış bir bütün ! Stanley jSV Oliver Hardy gibi...
Bir masa bulduk kalabalığm arasında Bara hâkim dön üstümüze inmeye başlamıştı. San, yeşil, siyah, kırmızı. uS
maz renkler. Kıtaya yıllar önce, ilk ayak bastığımda cannafev-süslediği bir sohbette, artık yaşamayan Moctar’m anlattığı^ ler. Tam olarak ne demişti ? Evet, hatırlıyorum.
“Afrika’yı anlamak için dört rengi bilmek yeter. SanîSic^ rengidir. Yeşil! Her yeri kuşatmış olan ormanın rengi. Siyah!\ şmda oturan benim derimin rengi. Ve kırmızı! Üzerinde otuı% ğunuz toprağm sahibi olabilmek uğruna dökülmüş kanın rengi '
Anita, kendisine bir viski istedi. Ben “Su” dedim. Yanımdaki zın siması tanıdık olmasa siparişim, yüzümde ve kaburgalarımda zararlara neden olabilirdi. Ama şansımı fazla zorlamamak için devam ettim.
“Ve viski şişeyle. En iyi ne varsa, onu getir!"
Üniversitedeyken birkaç arkadaşım, belli süreler ömrükak^ insan larla ilgili araştırmalar yapmışlardı. Altı ay ve daha az bir siı re ömrü kalmış olanlar, tamamen gerçek bir anarşiste ve bencil bir sefahat hayvanına dönüşüyorlardı. Suç işliyorlar, ağıruyuşöt rueulara başlıyorlar, akıllarına gelen her şeyi yapıyorlardı. Ama altı ayı geçen bir süre doktor tarafmdan telaffuz edilmişse, m-mü bir insanın baştan çıkması daha zor oluyordu. Onlar parafe rikiimıeye, vergi ödemeye devam ediyorlardı. Eşlerini alto 4m yaşamaya çalışarak, varsa çocuklarıyla ilgileniyorlar^ d« sonra ailelerinin, dostlarının durumlarının ne ofe
düşünecek kadar sakinleşmek için zamanlan oluyordu* ieriiMk Ben m0m içinde ölecektim. Ve en büyük deMğp# du, bardaki dk yarım saatimin sonunda: faetuje» vmki '* 
1 /unuttu herkes. Anita sarhoş oldu. Dans etti önüne çıkan • Eğlenmek buna benziyor. O geceye yakın bir eylem, i 0ah3 fazlasına ihtiyaç yok! İçki, esrar, müzik ve dans. Tabiî son-rtda, hâlâ birkaç kelimeyi sıralayacak kadar tükettiği maddelere flj||| okuyan ayıklann anlattığı hikâyeler En sonunda da jejg, Eğlenmenin özeti. Daha fazlası israf...
Bir ara, Anita'nm gözlerinden yaşlar geldiğini gördüm. Sarhoşluk kadınlara çok dizel partikül filtresi temizleme zalim davranabiliyordu bazen. Hafızanın en karanlık odalarını aydınlatan bir projektöre dönüşebiliyordu. Kendisine baktığımı hissetmiş olacak ki, kafasını kaldırıp en derinime baktı. Bir şey göremedi tabiî. Çünkü belli bir derinlik seviyesinden sonra ışık yoktur. Anlatmak istedi. Neden teklifimi kabul ettiğini. Çocukça sırrını söylemek istedi. Ağzı oynadı. Ve belki söyledi, belki söylemedi. Ama birkaç saniye hareket eden dudaklarımı yanında hoparlörlerden çıkan müziğin yüzünden en ufak bir ses gelmedi bana Ya da hiçbir kelime çıkmamıştı ağzından. Sadece sırrını dudaklarıyla düşünmüştü. Hepsi bu. Sonra sanldı bana Başını göğsüme dayayıp biraz ağladı. Her şey sessiz bir film gibiydi. Sadece müzik vardı, duyulan. Gerisi sağırlar için bir tiyatro,.. Kim kimi duymuştu ki zaten, bugüne kadar ? Kim kimin çığlığına koşmuştu ki ? Komşularının hıçkırıklarını duymazdan gelen insanların kaderinde sessizce ağlamak vardı. Dünyada yardım istenecek kimse yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı. Gönüllü liil® kuruluşları doyuruyordu belki birkaç yüz bin kişiyi, ama AplMfror muydu, kamını bayat yemeklerle doldurduğu insan-mîmkmşlm.mBen de okşadım Anita’nm kısa saçlarım. Alsa» değdirdim dudaklarımı. Ve devam etti dansına, kaldığı yer-■iî- (mm,Msaniarınuı ayini devam etti, kaybolmuşluğun kahka-aııştığı İOf ışıkta Anita’nm gözyaşları yanaklarında, ken-/ >-ydVlıti®dönerek da
kuz yıldır usturayla tıraş oluyordum İlk başlarda, ner«w dimi öldürüyordum, çenemin altındaki sakallan budarfc ^ mania (iğrendim ustura kullanmanın inceliğini. Daha önctff} voıi malzemem neşterdi. Onunla tıraş olmaya çalışmaksa^!1 Sinir savaşma dönüşüyordu. İnsanın yüzüne yapabileceği *3 yük kötülük. Beteri var belki. Kezzap !..
Anıta da giyinmiş ve odadaki eşyalarımızı toplamaya baş^. ti. Dün, aynı saatlerde capuccino içiyordum uyuyan güzelin y guida, Şimdiyse, Hôtel Capricorne bir daha hatırlanmamak^ terk ediliyordu... Komi, Ani ta ve ben eşyalarla aşağıya indik, p fasını Önceden ödemiştim odanın ve ekstraların. Tam çağ^ taksiye binmek için otelin kapısından çıkıyordum İd, nüp resepsiyona doğru yürüdüm. Telefonları açan tin önünde durdum. Çantayı bırakıp sağ elimi ona uzattım. “Sen tebrik ederim !" dedim. "Mükemmel bir iş yapıyorsun. Eğer bazen o tatlı konuşmanın eksikliğini hissedersem, arayabilir miyimse-¡81
Şaşırmıştı tabiî. Ama iltifatlar kolay kandırır. Gururla sıkıyor, du uzattığım eli.
“Tabiî ki arayabilirsiniz!” diye yanıtladı.
“Ama aynı şekilde açacaksın telefonu. Bana, burada kaldıp sürece ezberlettiğin giriş konuşmanla.”
Burada ufak bir alay vardı. Anlayıp alınmasına zaman veme-den, elini bırakıp cebimden çıkardığım beş yüz dolara yakın parayı uzattım. Almak istemedi önce. Sonra sıfırlar fazla geldiği detmesini önleyecek kadar. Gerçekten de hak etmişti aldığı para*
|fr; Hayatı boyunca, tek bir şiir bile ezberleyememiş olan benim, Abdoui Kîmboto, tam on üç kelimelik, tekerlemeye benzeyeni konuşmayı zihnime sokmuştu...
f|j|| otodan hiç çıkmamış ve Anita’yta uzun uzun korniş# fil doğrusu, ben konuşmuştum, o dinlemişti. Bundan^ zengin hayatına dair tavsiyeler vermiştim Öne#’ k,Ma4mı 0Hamutu, birini güvenlikle diğerini de bahçeıa^
söyledim. İyi bir öp! pyfUfirdtşottH huUıı;mi,<ngerektiğim Gü*£
^ ak olan bu kadar insandan beni gizlemekti. Başarması çok
«anındaki kâğıt ile kalemi alıp not tutmak zorunda kalmıştı. İngilizce yazıyordu. Ve ben bunu yapabilmesine şaşırmıştım...
Taksi, Baıyul’a çok uzak olmayan san evimizin önünde durdu. Bağalar indirilirken Anita’ya, partikül filtresi temizleme anayoldan eve kadar giden patikayı genişleterek, arabanın geçebileceği bir yol yaptırmasını söyledim. Şimdilik, yürümek gerekiyordu, ellerimizdeki eşyalarla. René bizi kapıda bekliyordu. Görür görmez, sol elimdeki iki çantanın birini almak için koşarak geldi yanıma İçeri girdik. Evin bazı köşelerine güneşin ulaşamıyor olması biraz olsun içeriyi serinlet-mişti. Ama Anita’ya iki kata da klima koydurmasını söylemeyi ihmal etmedim. Verandada plastik bir masa vardı. René evrakları siyah deri çantasından çıkarıp üzerine koydu.
“Bay Perrot!" dedi. “Bakm, beni hepsini hazırladım. Sizin hiçbir resmî kuruma gitmenize gerek kalmadı. Sadece birkaç imza atacaksınız. Geri kalanım ben halledeceğim. Buyurun pasaportuma... Yan villada İngiliz bir aile kalıyor. Dün, onlarda çay içerken sizden bahsettik. Çok sevindiler sizin gibi bir centilmen ve bir hanımefendinin komşuları olacaklar ma”
Yalap söylüyordu. Dev bir yalan ! Hiçbir İngiliz, komşularının '«w te fahişe ite bıyıklı bir katil olmasını istemezdi. Zaten kim ■m, mt.imzaladım gösterdiği yerleri. Pasaportuma bir göz m-
ŞnnüKtert bir Mini vize kaşesiyle dolmuştu sayfalan. Sahte bu ciddiye alındığını ilk defa görüyordum.
a Mili# DUÎ1& IHcUUlII Uiuuguıtu Dujiüuım. uyundu ı\<au* yuvan
Gömleğimin cebinden çıkarıp uzattığım kartviziti verirken “Banka müdürünün kartı. Bir sorun çıkarsa, başka kimseyle^ nuşmadan onu gör Sana yardımcı olacaktır. Bu ayki paranı sana ben vereceğim” dedim... Yorulmuştum. Dışarının sıcağı, insan fo kuşu. Hepsi yormuştu. Lüksemburg’daki bankacılarla yapt^ uzun ve sıkıcı telefon konuşmaları, Citibank’m müdürüne emç gun şekilde, yapmasmı istediklerimi açıklamak. Hepsi beni yor-muştu... Üç gündür san evde kalıyorduk. Anita evin her yanını t giliz mobilyalarıyla döşemişti. Gerçekten de bir büyükelçi dansım andırıyordu ev. Şık ama sade.. İkinci kattan üçünciikala dönerek çıkan merdivenin başladığı yere, istediğim demiri# nm yapıldığını söyledi Anita. Ben yokken halletmişti. Onun birdenbire, sorumluluklarım yerine getiren, ciddi bir kadına dönüş meşini hayranlıkla imliyordum. On yedi yaşında olduğunu dii# dükçe hayranlığım daha da büyüyordu. Evin bütün düzenle» m tef ılı yapmış, anayoldan kapıya dizel partikül filtresi temizleme kadar gelen patikayı gen# ifi# -%te: gerekti adam lan bulmuş ve bahçeyle uğraşacak bile ayariaifuşto Belki de, hayatımda yaptığım tek doğru teA ; kŞpBİBdtom güzel siyah kızdı Para işlerinin hepsini h# Yeterli miktarda komisyonl^^^ şubeli
iş yoktur bu dünyada...
mutfağa giderken, ben üçüncü kata çıktını. Demir kapı, ^ktende istediğim gibi yapılmıştı. İki duvann arasına yerleşti-rjL Ev(jeı şimdilik bizim dışımızda kimse yaşamadığı için kilit FdegM Basamakları tırmandım. Her biri hayatıma dört saniye Ltü Odama geldiğimde, içerisinin karanlık olduğunu gördüm. Ka-\m uzattığımda, pencerelerin boyammış olduğunu gördüm. Oda-IniH lam kanamdaki banyonun ışığını açıp aydınlattım krallığımı, ran ortada, üzerinde siyah ipekten bir çarşaf olan yatak duruyordu. Ve aynı ipekten bir kılıfa geçirilmiş yastığım. Rengi ben seçmiştim. Bir ara, duvarları da siyaha boyatmayı düşünmüştüm ama Isonra, bunun hiç de önemli olmadığına karar verdim. Ancak, pencereleri ben hatırlatmadan boyattığı için Anita’yı tekrar tebrik et-Itim içimden. Ve odada, üç çekmeceli bir de etajer vardı. Her çekmecesinde, Anita’mn beni ziyaretlerinde kullanacağı havlu, çarşaf, sabun, makas, jilet gibi eşyalar vardı. Bu fazladan mobilyaya katlanmak zorundaydım. Aslında rahatsız etmiyordu beni. Hiçbir rahatsızlık duymadığına göre zihnimin gizli bölmesi de, benimle aynı fikirde olmalıydı. Odadan çıkıp kapıyı kilitledim. Anahtarı üstünde bıraktım. Banyonun da ışığını kapatıp aşağı indim.
Anita’yı, verandadaki hasır koltuklardan birinde oturmuş, beyaz şarap içerken buldum. partikül filtresi temizleme Beni görünce, “İyi misin?” dedi. Karşısındaki koltuğa oturup okyanusa baktım. Dalgalar, köpükler, çok uzakta bir balıkçı teknesi, gövdelerini sörf tahtası gibi kullanan küçük çocuklar. Hepsi oradaydı. Abidjan’daki gibi. Verac-föZ’daki gibi. Okyanus ve ben hiç değişmiyorduk... Kinyas’la, yıllar önce bir saldırıya uğradığımız zaman dökülen kanlarımız bu mf* karışmıştı. Köpüren okyanusa O da kan kardeşimdi. Bileklerimde açılan yaraları tuzlu suyuyla temizlemişti. Hayatımızı K||pştı o zaman, şimdi göz göze gelmeye çalıştığım okyanus, i&yuk bir dostun yarandaydım. Beni bırakmayacak bir dost Ba-P Mıta'dan daha iyi bakacak olan okyanusun yanındaydım.dizel partikül filtresi temizleme

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder